Home / Media / Barış Öney: 2 Billion Dollars Looking for Investments in Turkey | Finansgundem.com

Barış Öney: 2 Billion Dollars Looking for Investments in Turkey | Finansgundem.com

Barış Öney: 2 Billion Dollars Looking for Investments in Turkey| Finansgundem.com

KAYHAN ÖZTÜRK – Finansgundem.com

Baştan söylemeliyim, bu röportaj kaçmaz.

Karşımdaki tam bir usta. Bay Tecrübe, Bay Vizyon.

Mutlaka akıl, yetenek, sabır, hırs, çalışma azmi isteyen, yatırımdan halka arza, şirket evliliğinden özel sermaye fonlarına birbirinin halkası emek yoğun konularda, dile kolay tam 22 yıl ter dökmüş bir isim.

Kendisiyle ‘Barış’ık bir finans kurdu.

İşini çok iyi bilen, bildiğini çok iyi anlatan, anlattığından ‘gönderme’ler çıkaran Barış Öney, şimdi o uzmanlığını Globalturk Capital’de, iş dünyasının hizmetine sunmuş.

Pazarlık duayeni olmuş artık; yabancılarla, Türklerle oturuyor, sermaye getirecek imzaları attırıyor, satın alma anlaşmaları hazırlıyor. Bu arada kimseyi yolda bırakmak yok. Temsil ettiği grupla ortak hareket adına yönetime giriyor, tüm görevleri üstleniyor, işleri yoluna koyuyor. Geldiği gibi gitmesini de biliyor!

Yaptıkları çok mu zor? Sana bana evet, ama ona…

‘Kötü algı’ üzüntüsü

KOBİ cenneti Türkiye’de, ünlü Amerikan KOBİ Fonu SEAF’ın partneri olan Globalturk Capital’i büyük oyuncu yapma adımları 7 senedir atılmış, atılıyor. Partnersizliğin keyifsizliğini de başarısızlığını da iyi bilen biri olarak, Avrupa’da 6 ülkede, Orta Doğu, Körfez, Hindistan ve hatta Çin‘de bile ‘becerikli’ arkadaşlıklar kurmuş Barış Öney. Operasyonları da ofisten yönetiyor.

Ancak sanmayın ki şimdi yatıyor! Hayır, her gün doğan güneşle birlikte, yorucu ve uzun yatırım yolculuğuna yeniden başlıyor.

En önemli gücü ise vatan. Evet, sokaktaki vatandaş gibi, siyasetçi gibi o da Türkiye’nin ‘kötü algısı’ndan dolayı şikayetini, üzüntüsü saklamıyor ama, bunca krizin arasında bu ülkeye koşan 17 milyar dolarlık yatırım sermayesine şapka çıkarmadan da geçmiyor. “Son 2 senedir çok zor süreçlerden geçiyoruz, giderek de zorlaşıyor fakat Türkiye’ye 2015’te 17 milyar dolarlık yabancı yatırım girmesi gibi enteresan gelişmeler de yaşanıyor.”

Sıfırdan yatırım yapan yok

Paranın maşallahı var ama nefesi kısa! Bir yıl sonra, yani geçtiğimiz yıl bu rakam 7,5 milyar dolara geriliyor. Öney’in dikkat çektiği bir başka nokta ise, ‘Bu sermaye niçin, kime geliyor?’

Yanıtını da kendi veriyor. “Neredeyse tamamı şirket evlilikleri için burada…”

Yani ‘sıfırdan yatırım’a hasret devam ediyor…

2 milyar dolar müjdesi

Dile getirdiği özel sermaye fonlarıyla odada ‘müjde rüzgarı’ estiren Öney, üstüne basa basa söylüyor. “Şu anda özel sermaye fonlarının elinde Türkiye’de yatırıma yönelmek üzere 2 milyar dolarlık fon var ve bu yatırımları da yapmak zorundalar.”

Zorundalar. Kulağa hoş geliyor. 2 milyar dolara tüyecek yol bırakmıyor…

“Neresi emniyetli, bilmiyorum”

Yabancı bakışların, bu ülkeden kaçmak için inanmak istedikleri ‘öngörmezlik’ tezinin tepesine çelik yumruk gibi iniyor. “Öngörülmezlik Türkiye’nin de içinde bulunduğu yükselen pazarlara özgü değil artık. Bütün dünyada aynı diyebiliriz” diye konuşuyor Barış Öney. Fitili ateşliyor. “Almanya’da, İngiltere’de öngörebiliyor musunuz? Maalesef hayır.” Pimi çekiyor. “Artık neresi emniyetli ben bilmiyorum.” Bomba patlıyor: “Yatırımcı da bilmiyor…”

Öney, sermaye hareketleri için zor bir dönem olduğunu itiraf ederken, “Sermaye riski dağıtmak isteyecek o zaman da bizim gibi pazarlara yatırıma gelecek” ifadesini kullanıyor. Hemen ekonomi yönetimine ‘mesaj’ uçuruyor. “Sıkıntıları aşmak için bizim siyaseten sağlam bir zemine oturmamız lazım…”

Amerika mı, Türkiye mi?

Hep sıkıntıyla yaşayacak değiliz ya, biraz da ‘yüzümüz gülsün’ istiyor insan. Öney birden son zamanların başkentlerinde, dünya kamuoyunda gündemden düşmeyen iki ülkesini kıyaslıyor. Bir sene sonra Amerika mı, Türkiye mi daha iyi olur? Dediği şu. “Bunu ancak Allah bilir.” Sanki geleceği okuyor. “Amerika eski Amerika olmayacak artık. Avrupa da eski Avrupa değil…”

Peki ya Türkiye? Yürekten yanıtlıyor. “Mutlaka sağlam kalmalı. Çünkü ülkemizin önünde çok fırsat var…”

Ucuz bir taktik değil, strateji

Türk şirketlerinin Avrupa’da yatırım yapma, şirket satın alma ya da ortaklık heyecanı girişimleri olduğuna, bu heyecanın gün geçtikçe daha da artacağına vurgu yapan Barış Öney, bunun bir ‘firar’ olarak görülmesine karşı çıkıyor. Haklı çünkü, içerde bazı çok uluslararası firmalar faaliyetlerini İstanbul’dan Dubai’ye kaydırmayı düşünüyora, cüzdanlara Türkiye korkusu sinmiş yabancılar sınırdan geri dönüyorsa, bizimkiler de onlara, oralara gidecek tabi. Bulgaristan’a, Romanya’da kurulan ‘tezgah’lar ucuz bir taktik değil, malını pazarlama stratejisi.

Öney bu mücadelenin büyük destekçisi olarak ilan ediyor. “5-10 sene sonra küreselleşmiş Türk firmaları olacak.”

Büyük dert kur riski

Sohbet koyu, riskleri ele alıyoruz. Barış Bey derya deniz, kur’a demir atıyoruz. Şu anda en büyük riskin kur riski olduğunu ifade ediyor. İşin zorluğu, “Türkiye’de şirketlerin TL bazında her sene yüzde 50-60-70 büyümesi lazım ki bu kur riskini bertaraf etsin” sözlerinde yatıyor. Haklı olarak soruyor. “Kim şirketini bir senede yüzde 50-60 büyütebilir?..”

Yabancıya Türkiye’yi doğru anlatın

Ve bunca yılın donanımıyla bir baba gibi Türk şirketlerine nasihatı çakıyor. Yabancı ortağın ‘kazıklandım’ havasına girmesine engel olmanın tek yolunu anlatıyor Öney. Aslında çok basit. “Türkiye her dakika değişen bir gündeme sahip. Bu durumun da ortağınız olan yabancıya doğru anlatılmalı” diyor.

Globalturk Capital’in Kurucu ve Yöneticisi Barış Öney’le yatırım dünyasını konuşuyoruz. Hem yabancı hem yerli koltuğunda oturan bir uzmandan tüyolar alıyoruz…

ORTAKLIK ANLAŞMASI YAPIYORSUN AMA TÜRK PATRON BİLDİĞİ GİBİ YÖNETİYOR

Barış Öney: 2 Billion Dollars Looking for Investments in Turkey| Finansgundem.com-Globalturk Capital’i ne zaman kurdunuz? Daha önce hangi kurumlarda çalışıyordunuz?

Barış Öney: Globalturk Capital’i 2010 Aralık sonu, 2011 Ocak gibi kurduk. 7. yılın içerisindeyiz. Ben 22 yıldır Türkiye’de yatırım bankacılığı, şirket evliliği, halka arz, özel sermaye fonları gibi konuların içindeyim. TSKB, Yapı Kredi Yatırım, Deloitte ve Turkcell’de çalıştım. Bütün bu deneyimlerden sonra burayı kurduk.

-Şirket ortaklıkları, satın almalarına aracılık ve danışmanlık yapıyorsunuz galiba?

Barış Öney: Bu şirketi biraz daha farklı bir yaklaşımla kurduk. Türkiye’de şirket evliliklerinde danışmanlar ağırlıklı olarak Türk şirketlerine ortak bulur, yabancı yatırımcıyı bulur. Onları bir şekilde evlendirir ve ondan sonra herkes kendi yoluna gider. Türkiye bir KOBİ memleketi, Türkiye’de ilk 500, 1000 şirketi bir kenara bırakırsak, yüzbinlerce KOBİ var. Bunların yabancı, düzgün, büyük şirketlerle ortaklıkları çok kolay bir konu değil. Bunlara ortak bulunması zor ama esas iş ortağın bulunmasından sonra başlıyor. Yani iki ortak bu şirketi nasıl birlikte yürütecekler? Farklı iş kültürleri, farklı bakış açıları… Ortaklık anlaşmaları yapıyorsun, yüz sayfa yazıyorsun ama, Türk patron bildiği gibi yönetmeye çalışıyor. Yabancı da “Zaten ortaklık anlaşması yaptık, bundan sonra böyle olacak” düşüncesiyle bırakıyor ama o şekilde bırakınca bir sene sonra çok farklı bir dünya ortaya çıkabiliyor. O yüzden biz sonrasında da, yani aktif olarak yönetim kuruluna girecek şekilde o evliliğin, belli bir süre en azından, harmonize olana kadar devam edeceği bir model kurduk. Ortağı buluyoruz, evlendiriyoruz, biz de yönetim kurulunda kalıyoruz. Hatta bazen ufak bir hisse alarak kalıyoruz ve ondan sonra devam ediyoruz. Özel sermaye fonları zaten 5-6 sene sonra hisselerini satıp çıkıyorlar. O döneme kadar kalıyoruz, onlar çıktığı zaman çıkıyoruz.

-Sizin bulduğunuz ortaklar özel sermaye fonları mı yoksa örneğin Türkiye’de otomotiv sektörüne yatırım yapmak isteyen yabancı bir otomotivci mi?

Barış Öney: Her ikisi de oluyor. Özel sermaye fonlarını da eğer uygunsa şirket de buluyoruz. Yani sadece danışmanlık yaptığımız iş de var ama özel sermaye fonlarının yatırım yapıp, bizim de kaldığımız, devam eden işler de var.

YABANCI ORTAĞINIZA TÜRKİYE’Yİ İYİ ANLATMALISINIZ

-Özel sermaye fonlarında siz o özel sermaye fonu adına mı yönetimde oluyorsunuz? 

Barış Öney: Hayır. Daha doğrusu baştan kiminle anlaştıysak onunla oluyoruz. Bir Türk şirketiyle bu konuda anlaştıysak, Türk şirketini temsil eden konumda oluyoruz. Yabancı bir özel sermaye fonuyla bir şirket alımı ya da yatırım sırasında anlaştıysak onunla birlikte hareket ediyoruz ağırlıklı olarak. Ancak zaten bir yerde siz de yönetime girdikten sonra, şirketin iyiliği için ve işlerin düzgün gitmesi, şirketin büyümesi için hareket ettiğinizden aynı amaca hizmet etmiş oluyorsunuz. Dolayısıyla bundan herkes doğal olarak faydalanıyor. Biz tabi hem bu tür yabancı yatırımcılarla ilişkilerimizden ve bilgimizden dolayı hem Türk patronlarla bugüne kadarki yakın işbirliklerimizden dolayı her iki tarafı da iyi biliyoruz. Her iki tarafın beklentilerini iyi yönetebiliyoruz.

Bu şirketler Türkiye ortamında çalışıyor, Türkiye her dakika değişen bir gündeme sahip. Bu durumun da ortağınız olan yabancıya doğru anlatılması lazım. Anlatmayıp, yönetim kurullarında üstünkörü bir şeyler paylaşıp, bir sene sonra da beklenenin çok altında sonuçlar gelince bu sefer yabancılar rahatsız oluyor. Ama düzgün, şeffaf bir şekilde bunlar zamanında ve doğru bir şekilde anlatılırsa o zaman anlıyorlar, anlamıyorlar diye bir şey yok. Yapacak bir şeyleri de yok, yatırım yapmışlar. Ama çoğu şirket de bunu bilmiyor. Çünkü Türk KOBİ’leri klasik, bir patron, teknik müdür, satıcı belki bir de pazarlamacı bir de muhasebeci var. Mesela bir finans bölümü yok. Muhasebeden sorumlu arkadaş da genelde İngilizce bilmeyen ve görevi de tamamen mevcut beyannameleri vermek, tahsilat gibi rutin işlerle uğraşmak olan biri. Şimdi bu kişiden doğal olarak İngilizce, uluslararası standartlarda müthiş raporlamalar bekleniyor. Ama o kişi bunları veremiyor gibi bir durum ortaya çıkıyor. Patron da zaten finans işlerinin o kadar detayından anlamayacağı için bir tane CFO getirelim deniyor. Fakat o da yetmiyor, çünkü CFO bulmak sorun. CFO’lar büyük şirketlerde çalışırken altlarında otuz kişi oluyor. Buraya geliyor bir tane muhasebeci ve kendisi, en fazla bir kişi daha alabilirsin. Çünkü maliyeti yetmiyor.

Biz ise yönetim kurulu raporlarının hazırlanması, bunların doğru şekilde yabancıya anlatılması gibi konularda aktif olarak yönetim kurulunda yer alıyoruz. Biz hazırlamasak kim hazırlayacak? Kolay bir şey değil o seviyedeki şirketlerin bunları yapması. Bu da olmayınca yabancı şirket gelip küçük şirketlere yatırım yapmıyor.

BİZE GELEN TÜRK ŞİRKETLERİ DE VAR, BİZİM GİTTİĞİMİZ ŞİRKETLER DE…

-Sizin avantajınız Türkiye’deki ve dünyadaki iş süreçlerini bilmeniz ve tarafları ortak zeminde buluşturabilme becerisine sahip olmanız sanırım!!

Barış Öney: Evet… Dolayısıyla, ortak bulmak için çalışma, ortak bulduktan sonra yönetim ve sonradan o ortağın eğer özel fonsa çıkması gibi bir değer zinciri var. Biz bu değer zincirinin tümünde aktif olarak çalışıyoruz. Bizim gibi çalışan başka kimse de yok.

-Türkiye’de ortak arayan şirketler mi size başvuruyor yoksa şirketleri siz mi belirliyorsunuz? Bir de Türkiye’de yatırım yapacak yabancı fonlara siz mi gidiyorsunuz ”Türkiye’de böyle olanaklar var” diyerek? Süreç nasıl işliyor?

Barış Öney: Türk şirketlerinden bize gelenler de var, bizim de yaptığımız araştırmalar sonucu tespit ettiğimiz şirketler var, gidip tanışıyoruz, konuşuyoruz. Ya da zaten yıllardır tanıdığımız şirketler, bu işi şu anda düşünmeyen ama bir döneminde düşünmeye başlayan şirketler de var.

-Şirketlere neden yabancı ortağa ihtiyacı olduklarını anlatıyorsunuz…

Barış Öney: Yabancı ortak kendisi için neden iyidir veya ne tür bir yabancı ortak uygun olur ya da o şirket özel sermaye fonuna uygun mudur, değil midir? Yoksa ortaklar emekli olma yaşına gelmişler “Bu bir bayrak yarışıdır sen artık bu bayrağı düzgün bir şirkete devret, bir yabancı gelsin, düzgün yönetsin” noktasına geliyoruz. Süreç böyle gelişiyor.

Türkiye’nin de içinde bulunduğu yükselen pazarlarda yatırım yapan tüm özel sermaye fonlarının hepsine erişimimiz var. Neredeyse hepsini tanıyoruz. Stratejik ortakların tamamını ise zaten kimsenin tanıması mümkün değil. Mesela bir otomotiv şirketi ya da bir gıda şirketi geldi, Türkiye’ye girdi. Veri tabanımızdaki onlara uygun şirketleri öneriyor sonra da onlarla temaslara başlayarak bu işi yürütüyoruz. Bir de bizim 10 ülkedeki iş ortaklarımız kanalıyla da, örneğin Hindistan’da, Amerika’da bağlantılar kurabiliyoruz.

BİR ORTAKLIĞIN GERÇEKLEŞMESİ 1-1,5 YIL SÜREBİLİYOR

– Ortaklarınız da yurtdışında aynı işi mi yapıyor? 

Barış Öney: Biz onlara partner diyoruz, aynı işi orada yapıyorlar.

-Bu ortaklık ağınızda hangi ülkeler var?

Barış Öney: İngiltere, İsveç, Norveç, Danimarka, Hollanda ve Finlandiya’ya bakan bir arkadaşımız var, Orta Doğu’da, Körfez’de iş yapan arkadaşlarımız var. Ayrıca Hindistan, Çin ve Amerika’da da partnerlerimiz var. Dolayısıyla onlara bir Türk şirketine ortak aradığımızı söylüyoruz, bildikleri uygun yabancı şirketlerin isimlerini alıyoruz ve listeler oluşuyor. Kim kimi tanıyorsa onunla görüşüyor, bu şekilde bir işbirliği içerisinde yatırımcıları tespit edip temaslar sağlıyoruz. Bu temasların sonucunda aralarından ilgi gösterenler oluyor. İlgi göstermeye başladıkları nokta itibariyle gizlilik anlaşması imzalayıp şirketleri tanıştırıyoruz, sonrasında soru-cevap ve bilgi alışverişi gündeme geliyor. O güne kadar yapmış olduğumuz hazırlıklar ve paylaşımlar sonucunda teklif aşamasına geliniyor. Teklif aşaması kabul ediliyorsa ön teklif, sonra şirketin inceleme aşamasına geliyorlar. Bunlardan sonra ortaklık anlaşması müzakereleri, artık bu adımdan sonra ortaklık gerçekleşiyor. Ortalama 1-1,5 yıl hatta bazen 2 yıl kadar sürebiliyor.

BİZİM ESAS KAZANCIMIZ ANLAŞMA OLDUĞU ZAMAN, OLMAZSA EMEKLER BOŞA GİDİYOR

-Bu süre şirketin büyüklüğüne göre değişiyor mu? 

Barış Öney: Süre değişmiyor. Bunun bir doğası var, bir akışı var. Hep söylüyoruz, böyle düşündüğünüz an itibariyle hemen uzman bir kişiyle birlikte çalışmaya başlayın çünkü bugün konuşmaya başlasak gelecek yılın ortalarından önce bitmiyor bu iş. Dolayısıyla, yarın ortak olunacak bir durum yok. Hani “2 ay sonra bana para getirsin” gibi bir işlem değil bu maalesef, çünkü süreçleri çok uzun. O yüzden de böyle 2 yıl öncesinden bunu planlamak ve buna göre hareket ediyor olmakta fayda var. Yani bunlar uzun vadeli işler.

-Bu uzun vadeli süreç sonunda olumsuz sonuç çıkarsa ne oluyor?

Barış Öney: Oluyor, çok oluyor.

-2 yıl uğraştınız ama anlaşma olmadı, bu durumda sizin için bir kayıp söz konusu mu değil mi?

Barış Öney: Kayıp tabi ki… Bizim esas kazancımız anlaşma olduğu zaman. Olmazsa emekler boşa gidiyor. Bu işin doğası da bu.

-Böyle başınıza gelen çok örnek var mı?

Barış Öney: 22 senede çok örnek oldu.

Barış Öney: 2 Billion Dollars Looking for Investments in Turkey| Finansgundem.com

SON DAKİKA “VAZGEÇTİK” DİYEN DE ÇIKIYOR

-Peki, Globalturk Capital’de? 

Barış Öney: Globalturk Capital’de de bu şekilde son dakikada olmayan 3-4 tane işimiz oldu. Neden olmadığını örnek vererek anlatayım. Bana göre hiçbir nedeni olmayan ‘olmamalar’ var. Her şey olumlu giderken Türk taraf, her şey son noktadayken “Vazgeçtik” dedi. Neden? Herhangi bir nedeni yok, duygusal olarak vazgeçmişler. Ama 3 senedir sen buna hazırlanıyorsun, istediğin rakam da oluyor… Çünkü şirketi bırakamıyorlar, son dakikada duygusallıklar oluşuyor. Yani ertesi gün, evet adamın bankada parası var ama gidecek yeri yok. “Nereye gideceğim ?” sorusu geliyor burada. Adam 60 küsur yaşına gelmiş, bir rutini var. Sabah kalkıyor, ofisine gidiyor, sekreteri var, bir iş adamı ama ertesi gün kartviziti olmayan ama bankada parası olan bir iş adamı. Enteresandır, adam 40 yıl bu işi yapmış, yapacağı bir iş yok ve prestij kaybı var. Herkes ona bir şirketin yönetim kurulu başkanı derken durum değişiyor. Şimdi diyoruz ki: “İstiyorsan ufak bir hisseyle kalmaya devam et, sana fahri yönetim kurulu başkanı diyelim, devam et gelmeye, seni yönetim kurulu danışmanı yapıp fikirlerinden yararlanalım, al bu parayı gidelim melek yatırımlar yapalım” gibi. Önünde çok opsiyon var ama bir türlü olmuyor. Sonra da pişman oluyor. 6 ay sonra pişman oluyor ama zaten şirket değerleri düştü, ortam değişti, yabancı kaçtı gitti, gibi…

Veya yabancı bir şirket tam satın almayı gerçekleştirecek, bir şey çıkıyor. Mesela bir tanesi tam iş biterken “Her şeyi durdurun, Holding’den karar geldi. Avrupa’da başka bir şirketi 1 milyar dolara satın alıyoruz ve bütün kaynakları durdurup bu alıma yöneleceğiz” dedi. Bu sefer Türkiye ötelendi, 6 ay ileri attı. Veya CEO’larını işten çıkardıkları bir durum oldu, tam bitiyordu CEO işten atıldı. Yeni CEO da Türkiye’de yatırım fikrine sıcak bakmayınca o iş de öyle bitti. Yani bize bağlı olmayan, tamamen alıcıyla satıcıdan kaynaklanan veya konjonktürel oluyor. Örneğin geçmişte tam bir işi bitiriyorduk, Financial Times’da AK Parti’nin kapatılma davası manşet oldu… Tam da o gün karar verilecek, bu sefer adamlar yönetim kurulunda “Türkiye’ye girilir mi, baksanıza neler oluyor?” dedi. O iş de öyle bitti. Dolayısıyla hem yabancı tarafında çalışan arkadaşlar, hem bu tarafta çalışan arkadaşlar açısından çok emek yoğun bir iş.

Bir şirketi anlamak gerçekten çok emek yoğun bir iş… Size bir internet haber sitesi gösterip, alın desek nasıl alabilirsiniz ki? İçini dışını bilmezsiniz, vergi borcu var mı, kim kimdir, davaları var mı, sonradan gelip de beni yakar mı 3 sene sonra gibi bir sürü konu var. Bir de düşünün yabancı Türkiye’ye giriyor. O kadar çok inceleniyor ki, hani daha fiyat pazarlığına falan gelemiyorsun.

SON 10 SENE TÜRKİYE’YE GİREN YABANCI YATIRIMLAR ŞİRKET EVLİLİKLERİ

-Peki şu anda durum nedir? Türkiye’de son 2 yıldır yaşanan sıkıntılar açısından, yabancıların Türkiye’ye bakışı nasıl? Sizin işlere nasıl yansıyor? 

Barış Öney: Biz bu işlerde çok kriz yaşadık. 2001 krizinden sonra 2005’e kadar yaprak kımıldamadı. Hiçbir şey olmadı. Ne bir ortaklık, ne bir halka arz… Tamamen bıraktık yani, kapattık dükkanı. Şu an öyle bir şey olmadı mesela. Son 2 senedir çok zor süreçlerden geçiyoruz, giderek de zorlaşıyor fakat Türkiye’ye 2015’te 17 milyar dolarlık yabancı yatırım girmesi gibi enteresan gelişmeler de yaşanıyor, bu yatırımların da çoğu şirket evlilikleri.

Zaten son 10-12 senede Türkiye’ye giren yabancı yatırımların neredeyse tamamının şirket evlilikleri ile geldiğini söyleyebilirim, sıfırdan yatırım pek yok. Bunun da sebebi çok güçlü bir Türk özel sektörüne sahip olmamız. Adamlar gelip bakıyor, zaten şirket var onu satın alıyor. Sıfırdan girmesini gerektirecek bir durum yok. Çok böyle inovatif ya da Ar-Ge’ye yönelik şeyler de amaçlanmadığı zaman Türkiye’de zaten var. Her sektörde, her alt sektörde bir sürü şirket var, adam gelip satın alıyor. En son Banvit’in alınması, Bunge’nin Ana Gıda’ya girmesi gibi birçok örnek var.

2015’te ciddi anlamda 16-17 milyar dolarlık bu tarz işlem oldu. 2016’da işlem miktarını yeni açıkladılar, 7,5 milyar dolar gibi bir rakam. Yani yarı yarıya düşüş var. Yalnız işlem adedi sayısında çok büyük düşüş olduğunu düşünmüyorum.

-İşlem adedi aynı kaldıysa, konu olan şirketlerin çapı mı küçük, şirket değerleri mi düştü?

Barış Öney: İşlemler giderek KOBİ’lere doğru geliyor. KOBİ’ler küçük, küçük olunca da zaten alım da küçük oluyor. Adam 50 milyon dolar sarf edeceğine şimdi 30 milyon dolar sarf ediyor, öyle alıyor çünkü şirketin değeri düşük.

TÜRKİYE’YE YATIRIMA YÖNELECEK 2 MİLYAR DOLARLIK FON VAR

-Şirket değerlerinde düşüş ne durumda? 

Barış Öney: Şirket değerlerinde 2016’da anormal bir düşüş yaşanmadı. Bu sene belki düşebilir ama, anormal bir düşüş yok, bir miktar düşmüş olabilir. Büyük düşüşler varsa da en azından ben bilmiyorum. 2016’da çok enteresan bir gelişme var aslında özel sermaye fonları ile ilgili ama öncelikle özel sermaye fonlarından biraz bahsedeyim. Özel sermaye fonları büyük yatırım bankaları, kalkınma bankaları ya da özel yatırımcılardan oluşuyor. Bunlar paralarını özel sermaye fon yöneticilerine 10 yıllığına yönetsin diye veriyor, onlar da 10 yıllığına bu paraları yönetiyorlar. Yöneticiler kim? Mesela Türkiye’de Turkven, Actera, Mediterra, NBK Capital gibi özel sermaye fonları. Bunlar Türkiye’deki fonlar, dışarıda olanlar da var.

2012’de en son ciddi bir kaynak yaratılmıştı, yani fon yönetim şirketleri bu fonlardan para toplamışlardı, yaklaşık 3 milyar dolar gibi bir rakam. İlk defa 2016’da, o da neredeyse ikinci yarısı, 1 milyar dolara yakın fon toplandı. Yani böyle bir dönemde, darbe girişimi sonrası Türkiye’de bu kadar fon toplandı. 1 milyar dolar da geçmiş 2012’den kalan fonlar var. Yani şu anda özel sermaye fonlarının elinde Türkiye’de yatırıma yönelmek üzere 2 milyar dolarlık fon var ve bu yatırımları da yapmak zorundalar. Yani bu para, Türkiye’deki fon yönetim şirketlerinin topladığı paralar.

TÜRKİYE’DE YATIRIM YAPILAN 250 ŞİRKET VAR

-Bu fonlar Türkiye’de toplanmış fonlar mı? 

Barış Öney: Hayır, değil. Tamamen yabancı kaynaklı… Yurtdışından Türkiye’de yatırım yapmak için toplanmış paralar. Bu durum o fon yöneticileri adına çok büyük bir başarı aslında. Şimdi bu fonlar yatırım yapıyor, 5-6 sene sonra satıp çıkıyorlar. Bu çıkışlar çok önemli, çıksın ki daha fazla para gelsin. Fon sahibi parasını yöneticiye verdi, örneğin siz paranızı özel bankacınıza verdiniz, yatırım yaptı ve 5 sene sonra verdiğiniz 10 lirayı 15 lira olarak size geri verse siz paranızı tekrar o yöneticiye vermek istemez misiniz? Bu durum örnek oluyor ve daha fazla para almalarını ve daha büyük bir fon oluşmasını sağlıyor. Dolayısıyla bu çıkışlar çok çok önemli.

-Önceden gelip, yatırıp yapılan ve süreleri dolduğu için çıkacak fonlar var mı?

Barış Öney: Önümüzdeki 2-3 senede çıkılması gereken 100’e yakın şirket var…

-İsim verebileceğiniz şirketler var mı?  

Barış Öney: Mesela Mavi, Koton, Türkiye’deki Dominos Pizza gibi… Dolayısıyla son 10 yılda toplam yatırım yapılan 250 civarı şirket var. Bunlardan süreleri biten 50 tanesinden çıkıldı. Daha çıkılacak şirket var ama hala yatırım da yapıyorlar. Bakın 2017 kötü bir sene ama bunların ellerinde para var ve yatırıma gidecekler.

-Şirket isterse fonun çıkış süresi uzatılabiliyor mu?

Barış Öney: Sürenin uzatılması pek yok. Daha önce de dediğim gibi bunlar 10 yıllığına bu paraları topluyorlar ve 10 yılın sonunda geri veriyorlar. Şimdi o 10 yıllığına topladıkları bu parayla ilk 3 yılda yatırım yapıyorlar. Son 3 yılda da çıkıp diyorlar ki ben 100 milyon dolar topladım sana şimdi 150-200 milyon dolar olarak geri veriyorum, sana da bu kadar para kazandırdım, ama şu kadarı da benim diyor. Bu model böyle çalışıyor. Sonuç olarak şirket kalmak istese de fon çıkmak zorunda. Ama o fon yeni bir fona satıp çıkabilir. Yani fondan fona satış olabiliyor. Buna da ikincil satış diyorlar o piyasa da.

ŞU ANDA EN BÜYÜK RİSK KUR RİSKİ

-2017 yılı için neler düşünüyorsunuz? 

Barış Öney: İlk 3 ayda herhangi bir şey olmaz ama 2017 yılının ikinci yarısında işlemlerin olacağını bekliyorum. Mesela şu anda proje finansman kredisi için bazı bankalarla konuşuyoruz. 3 ay önceki faiz oranları neredeyse euro/dolar bazında 2 puan artmış. O zaman yüzde 5-6 konuşurken şimdi 7-8.

Şu anda en büyük risk kur riski. 5 sene önce şirkete girerken 10 milyon dolar yatırdım, bugün gidiyorum yine 10 milyon dolar. “Ee ne anladık bu işten” diyor yabancı fon. Tamam pasta büyüdü, iyi ki büyümüş. Yoksa 10 milyon dolarınız 20 milyon dolar olacaktı. Türkiye’de şirketlerin TL bazında her sene yüzde 50-60-70 büyümesi lazım ki bu kur riskini bertaraf etsin. Öyle bir iş modeli var mı? Kim şirketini 1 senede yüzde 50-60 büyütebilir. Olsa da çok nadirdir. Ancak Facebook, Google o kadar büyüyebilir.

Ama şöyle bir avantajımız da var. Dünya o kadar karıştı ki belki biraz oradan ayrışıyoruz. Bir sene sonra Amerika mı, Türkiye mi daha iyi olur bunu ancak Allah bilir. Bakın bir sene içerisinde Amerika’dan Avrupa’dan yine yükselen pazarlara bir gidişat olacağını düşünüyorum. Şu anda Amerika’ya gidiyor ama şirket evlilikleri bu tarafa doğru gelecektir. Amerika eski Amerika olmayacak artık, Avrupa da eski Avrupa değil. Onun için bizim sağlam kalmamız lazım. Çünkü önümüzde çok fırsat var.

-Dünyanın her yerinde öngörülebilirlik azaldı diyebilir miyiz? 

Barış Öney: Öngörülemezlik Türkiye’nin de içinde bulunduğu yükselen pazarlara özgü değil artık. Bütün dünyada aynı diyebiliriz. Almanya, İngiltere’de öngörebiliyor musunuz? Maalesef artık öngöremiyoruz. Eskiden, ‘Bunlar yükselen pazar, belirsizlik ortamı daha emniyetli piyasalara, cennetlere götürelim parayı’ diyorlardı. Artık neresi emniyetli bilmiyorum. Hatta yatırımcı da bilmiyor.

MAALESEF TÜRKİYE’NİN DÜNYADA ALGISI KÖTÜ

-Sermaye hareketleri için zor bir dönem başlıyor diyebilir miyiz?

Barış Öney: Evet, sermaye hareketleri için zor bir dönem. Sermaye, artık mümkün olduğunca riski dağıtmaya çalışacak. Riski dağıtmak da bizim gibi pazarlara yatırım yapmak demek. Şu an muallakta olsa da bizim siyaseten sağlam bir zemine oturmamız lazım. Zaten en büyük sıkıntı da bu…

Ama bir taraftan da baktığınızda birçok şirketin de hissedarı var. Avrupalı şirketlere hissedar baskısı var. Onlara da diyorlar ki büyümen lazım. Ama Avrupa’da büyüyemiyor.

-Dünyada sermayenin kendi ülkesine dönüşü söz konusu olabilir mi?

Barış Öney: Ben düşünmüyorum. Çünkü zor bir süreç… Mesela Türkiye’ye yatırım yapmış ve işler iyi gitmiyor. Veya Hindistan’a, Çin’e yapmış. Giden yok mu? Var. Ama gidenlerin o ülkedeki beklentisi doğrultusunda iyi gitmemiş, ofislerini kapatıyor. Ya da bir kısım çok uluslu şirket İstanbul faaliyetini Dubai’ye kaydırayım diyor. Türk şirketleri arasında bu ortamdan dolayı imalatını AB üyesi olan Bulgaristan, Romanya’ya kaydırayım diyen var. Maalesef Türkiye’nin dünyada algısı çok kötü. Türkiye’ye gelmekten korkuyorlar. Bunu Türk girişimciler de böyle düşünüyor. Mesela bir şehrimizde fabrika var ve mal satacak Avrupa’ya. Avrupalı gelip fabrikayı göremiyor, malı test edemiyor. Resmen korkuyorlar. Onun içinde Türk girişimci, Bulgaristan, Romanya’ya gideyim de yatırımcı oraya gelsin diyor. Ama inanın bu da geçecek.

YABANCI NASIL TÜRKİYE’YE GELİYORSA SEN DE DIŞARIYA GİDECEKSİN

-Türkiye’den yurt dışına yatırım olabilir mi?

Barış Öney: Türk firmaları, yurt dışına şirket satın almak yoluyla yatırımlar düşünüyorlar. Önümüzdeki 5-10 sene içerisinde Türk firmaları küreselleşecek. Çünkü yurt dışında bayağı fırsat var ve onlarda gidip Türk şirketi olarak Avrupa ve Amerika’dan şirket satın almaya bakıyorlar. Bunu Ülker, Eczacıbaşı yapıyor. Arçelik, Kordsa yaptı. Şu an aklıma gelen bunlar ama başka Türk şirketleri de var. Hatta KOBİ ölçeğindeki şirketlerden bile yurt dışında büyüme atağı var. Artık onlarda anladı çünkü Türkiye artık yetmiyor. Yabancılar nasıl Türkiye’ye geliyorsa sen de dışarıya gideceksin. Bu da güzel bir rekabet getiriyor ve inanın bundan fayda çıkacak. Türk şirketleri bu sayede büyüyecekler ve Türkiye bunlardan çok fayda sağlayacak. Bu belirsizlik ortamı, şirketleri bu yönde ilerlemelerini de sağlıyor.

-Türk şirketlerinin yurt dışı yatırımları ne kadardır?

Barış Öney: Tam emin değilim ama bugüne kadar yapılan yatırım miktarı 30 milyar dolar olmalı. Bu çok ciddi bir rakam ve giderek de artıyor.

-Sizin gündeminizde yabancılarla bir ortaklık olabilir mi?

Barış Öney: Şu anda öyle bir planımız yok. Ama ileride olabilir.

DÜNYADA YATIRIM YAPAN AMERİKALI KOBİ FONU’NUN TÜRKİYE’DEKİ PARTNERİYİZ

-Şu anda elinizde bitmeye yakın proje var mı? 

Barış Öney: Şu an 10 projeyle uğraşıyoruz ve hepsi farklı aşamalarda. Yılın ikinci yarısında bu elimizdeki 10 projeden üç tanesinin bitme ihtimali var.

-Bunlar yabancı fonların Türkiye’deki alımları mı? Tersi de var mı?

Barış Öney: Aslında ikisi de var. Türk şirketine yabancı ortak bulmak da var. Türk şirketiyle yurt dışında şirket alımımız da var. Avrupa, Doğu Avrupa ve Türki Cumhuriyetlerinde çalıştığımız yerler var. Bunun dışında Türkiye’ye gelmesini beklediklerimiz de var.

Biz ayrıca dünyada yatırım yapan Amerikalı KOBİ Fonu’nun Türkiye’deki partneriyiz. 30 ülkeye yatırım yapan Washington merkezli SEAF şirketi. Özeliği küçük şirketlere yatırım yapması. Daha çok Çin, Hindistan, Güney Amerika ve Doğu Avrupa’da yatırım yapıyor. Bu fonla ciddi bir ilişkimiz var. Örneğin yatırım yaptı ve satıp çıkacak, çıkış işlemlerini biz yönetiyoruz. Artı onların yatırım yaptıkları portföyün 6 ayda bir değerleme işini yönetiyoruz. Dolayısıyla fon yönetim portföy hizmetleri adı altında bu hizmetleri veriyoruz. Onlarla beraber Türkiye’ye yatırım yapabilecek fon yaratmaya çalışıyoruz.

-Son olarak neler söylemek istersiniz?

Barış Öney: Özel sermaye fonlarının en büyük birliği EMPEA ile beraber iki yıldır Türkiye’de özel sermaye fonu etkinliği yapıyoruz. En son 15 Aralıkta yaptık ve raporunu da çıkarttık. Bunlarla ilişkilerimizi daha da ileri hale taşıyacağız. Bizim bu etkinliği yapıyor olmamız Türkiye’yi radar ekranına sokuyor.

Kaynak: Finansgundem.com

About Barış Öney

Barış Öney
Barış Öney has over 28 years of worldwide and diverse experience in pre and post investment management, M&As, IPOs and strategic advisory as a CEO, CFO, board member/advisor, investment banker, corporate finance advisor, strategic/international business development manager and as a project manager and engineer.

Check Also

Interest from Global Capital Funds in Türkiye is On the Rise – Nasıl Bir Ekonomi Newspaper

Comments are closed.